10 Haziran 2009

vasiyetimdir


Evet, bu bir vasiyettir! Öldüğümde beni buraya, yani Çıralı'ya gömün. Hatta ölmeden önce de götürüp beni buraya atabilirsiniz, itiraz etmem.
Geçen hafta Başkan'la birlikte (Başka bizim evin başkanı, yani zevcem) bir Antalya seyahati yaptık. Sıpayı da attık anneanneye, günübirlik bi kaçamak yaptık Çıralı'ya.
Çıralı'yı bilen biliyordur, bilmeyen için nasıl gidlir ne yenir ne içilir uzun uzun anlatamam. Neticede seyahat yazarı değilim ya! Bilmeyen varsa internetten bulsun. Ama yine de kısaca özetleyeyim. Dünyanın belki de en güzel denizi ve kumsalı burada, tam da Olympos antik kentinin dibinde. Hatta bir keresinde The Times dünya üzerindeki en güzel dördüncü kumsal seçmiş Çıralı'yı. Hemen yanı başındaki Olympos'a göre daha az biliniyor. Keşke hiç bilinmese de sadece bana kalsa!
Giderek daha fazla tanındıkça, daha çok insan buraya geliyor. Sadece tatil için değil, tamamen buraya yerleşmek için. Hani gazetelerde okuruz, ya da bir arkadaşımızdan duyarız ya, filanca ünlü ya da falanca bilmemkim tası tarağı topladı, bıktı büyükşehir hayatından, küçük bir sahil kasabasına yerleşti diye. (Nitekim bu hemen hepimizin hayali galiba) İşte ben bunlardan biriyle tanıştım Çıralı'da. Kanlı canlı karşımızda oturdu, sohbet ettik. Şehir efsanesi değilmiş bunlar.
Adı Funda. Kendisi yedi yıl önce İstanbul'da büyük bir şirkette yöneticiyken, bırakmış herşeyi bir gün, sonra da Ege ve Akdeniz sahillerini dolaşmaya başlamış yaşayacak bir yer bulmak için. İki yer belirlemiş önce kendisine: Kabak Koyu ve burası. Sonra tabii ki Çıralı'da (aslında Olymos'ta) karar kılmış. Yedi yıldır burada yaşıyor. Altı ay Çıralı-Olympos, altı ay İstanbul, Tayland, Kamboçya, Sri Lanka, Hindistan, Allah ne verdiyse geziyor. Hikayesi biraz daha uzun ve ayrıntılı aslında ama tembellikten hepsini yazamayacağım şimdi. Peki, dedim, bu değirmen nasıl işliyor? Çok paraya gerek yok ki, dedi. Uzakdoğu'da öğrendiği terapi masajı ufak ufak geçimini sağlıyormuş. (İç ses: Başka birşeyi vardır onun, aileden filan geliyodur kesin, yoksa nasıl geçinilir yav masajla) Uzakdoğu felsefesiyle filan da ilgileniyor galiba. Arkasından dedikodu yapıyor olmayayım ama hafiften uçuk gibiydi:) Mesela Hindistan'da dört ay kalmış. Sadece yarısını gezebildim, dedi. Bu biraz ipucu verir galiba kendisi hakkında. Bu Funda'dan bi arkadaşıma bahsettiğimde bana enteresan bi soru sordu. Peki, dedi, mutlu mu görünüyordu? Önce bi düşündüm. Yahu hakkaten mutlu muydu? Çok da mutlu görünmüyordu. Belki yalnızlıktan sıkılmıştır bilmiyorum ama huzurlu görünüyordu. Yüzünde bi huzur ifadesi vardı. En önemlisi de bu galiba.

Funda'ya daldım, konuyu dağıttım. Çıralı'yı çok da övmeyeyim ki, gitmeyin. Kirlenmesin, kalabalık olmasın oralar istiyorum. Ya da neyse gidin görün. Ama kirletmeyin, iyi bakın ne olur! Ha bir de gitmişken Karakuş Restoran'a uğrayın, Ayfer ile Zeynep'e selam söyleyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder