18 Ağustos 2009

yaşlanmak istemiyorum ulan!

Doğum günüm yaklaşıyor ve ben tam da bu konuda bir yazı yazmak istiyordum ki, Tunç Kılınç diye birinin Fikir Atölyesi adlı blogunda bir yazı okudum. Büyümek üzerine yazmış, bir de liste çıkarmış. Bu listedekilerin hepsi beni (ve belki de seni ey reader) çok yakından ilgilendiriyor ve neredeyse temsil ediyor diyebilirim. O halde başyalalım:

1. Tek kişilik yatakta sevişmek artık aklına dahi gelmiyor.
(haha... yorum yok)

2. Buzdolabında bira ve koladan çok, yiyecek var.
(Buzdolabımda hiçbir zaman bunlar olamadı tek başına. Çünkü sadece kendime ait bir buzdolabım olamadı hiç. Yalnız yaşama şansım olmadı maalesef hayatımın hiçbir döneminde. Oysa ki, en çok istediğim şeylerden biriydi)

3. Yazın sabah saat 6:00 yattığın değil, uyandığın saat.
(Sıpa doğduğundan beri öyle maalesef. Günde 9-10 uyku yetmezken, şimdi 5-6 saat yetiyor da artıyor bile)

4. Arkadaşların için “çıkıyor” veya “ayrılıyorlar” yerine; “evleniyorlar” veya “boşanıyorlar” demeye başladın.
(Ya hiç sormayın... Bu ara evlenen de çok, boşanan da... Haliyle dedikodu da var bol miktarda)

5. Kot pantalon ve kazak artık “ciddi giyimden” sayılmıyor.
(Ciddi giyime itirazım yok. Favorim smart casual)

6. Evde yüksek sesle müzik dinlerken “komşular acaba ne der” demeye başladın.
(Onu zaten aştık, artık sıpanın kudurmasını engellemeye çalışıyoruz)

7. Evdeki kedi veya köpeğe “kalan artık” yemek yerine, veterinerden alınmış diet mamaları vermeye başladın.
(Hiç kedim köpeğim olmadı. Bir muhabbet kuşumuz vardı, adı Cavit. Acı biber hastasıydı. Buradan rahmetliyi anayım dedim)

8. Kanepede uyumak artık sırtını ağrıtıyor. En son yerde uyuduğun zamanı hatırlamıyorsun bile.
(Sadece kanepe değil, artık neredeyse her yer, her şey, her yerimi ağrıtabiliyor. Bel, boyun, omuz, sırt ağrıları canıma tak etti artık)

9. Ucuz şarap artık güzel gelmiyor.
(Pahalısı da pek güzel gelmiyor zaten)

10. Akşam yemeği ve sinema, sevgilinle/eşinle çıktığında yaptığın en önemli etkinlik.
(bu tür etkinlikleri bile özlüyorsun hatta)

11. Eczaneye gitme nedenin prezervatif veya gebelik testinden çok, ağrı kesici veya vitamin almak.

12. “Küçük Prens” kitabı; tekrar okuduğunda sana ilkinden daha farklı mesajlar veriyor.
(Mesaj kaygılı kitapları reddediyorum)

13. Bir arkadaşın hamile kaldığında “nasıl böyle bir salaklık yaparsın” demek yerine, tebrik etmeye başladın.
(

14. Barlara girişte artık kimliğini sormuyorlar.
(Şimdi fark ettim. Bugüne kadar hiç sormadılar ki! Çok ilginç değil mi?)

15. Sabah karşı saat 3′te yenen tavuk kanatları rahatlatmak yerine, midene dokunur oldu.
(Geçenlerde, bilader "çiftliğe gidelim mi" dedi. Cevap: "Manyak mısın olm, bu saatte yemek yenir mi? -Saat henüz 10:30 p.m.-)

16. Anne ve babanın zevk aldığı şeylere (ve hatta söylediklerine) daha fazla “anlam vermeye” başladın.
(Bak işte bu ciddi bir belirti. Artık Türk Sanat Müziği -bu da ne demekse- ve türkü dinlemeyi seviyorum. Türkü derken gerçek türküyü kastettim. TRT koroları filan. Başkan da "giderek babana benziyorsun" diyor. Korkmalı mıyım?)

17. Toplum içinde ağlamak “yakışık almaz” diyorsun.
(Onu hep diyorduk zaten. Genetik kod!)

18. Abi yerine amca, abla yerine teyze diyenler türemeye başladı.
(Birkaç yıl önce sokakta top oynayan çocuklardan biri bana "amca" diye seslendi. Çocuğu bozmadım ama bu "beni fena halde bozdu")

19. Herhangi bir şeyi yapmadan önce iki kere düşünmeye başladın.
(O da zaten vardı. Hatta üç, dört, beş....)

20. Hayal kurduğunu zannederken "plan" yaptığını farkediyorsun.
(Hayal hala kuruyorum ama özellikle uzun vadeli plan yapmıyorum, yapamıyorum. Memleketin hali malum)

21. Bugün yağmur yağabilir diye düşünerek şemsiye taşımaya başladın.
(Aslında bir sakıncası yok tabii ama ne de olsa bu bir simge)

22. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünü umursuyorsun.
(Bu madde çok geçerli değil galiba. İnsan gençken daha çok umursar bence)

23. Karpuzu artık yarım ay gibi kabuğundan değil de, tabaktan yiyorsun.
(Off ya.. Bak bunu özledim. Sıpaya bugün böyle bi karpuz yediricem)

24. Uçuk hayaller yerine, güncel konuları veya geçmişteki anıları daha fazla konuşur oldun.
(Belki benim arkadaş çevremden kaynaklanıyor bilemiyorum ama biz hala uçuk konulardan bahsediyoruz. Örnek: "Hacı, Sharon Stone gelse.....!")

25. Kendini, birilerine nasihat verirken buluyorsun.
(Yaa evet.. Geçenlerde akrabalardan yeni evlenecek birine ve nişanlısına öğüt verdim. İlgiyle dinlediler. Çok hoşuma gitti)

26. Kar yağınca dışarıda kartopu oynamak yerine, karı camdan seyretmeyi tercih ediyorsun.
(Karı zaten sevmem, seyretmeyi bile)

27. Etraftakilere “neden” veya “nasıl” sorularını daha az soruyorsun.
(Doğru)

28. Risk, denge, plan, kontrol, ayıp... Bunlar artık çok iyi bildiğin kavramlar.
(Hatırlatmasan olmaz sanki)

29. İçinden koşmak geliyor, ancak “acaba ne derler” deyip vazgeçiyorsun.
(İçimden daha neler geçiyor, aaah ah!)

30. Hemen her şeye daha az “şaşırır” oldun.
(Evet ama memlekette beni şaşırtacak çok şey oluyor hala)



YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

Nazım Hikmet, 1947

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder